Fatih Sultan Mehmed Han

Fatih Sultan Mehmed Han

üstad

üstad
MUHASEBE Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri! Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide! Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide. Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası? Evet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık; Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık. Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem; Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem. Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!!! Sen cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos! Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle... Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç! Genç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç! İşte bütün meselem, her meselenin başı, Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı! Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden, Daha keskin eliyle, başını ensesinden, Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına; Yerleştirse başını, iki diz kapağına; Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi? Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi! Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen, İçimde homurtular, inanma diye gülen... İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe! Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe? Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem, Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları; Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim! Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş! Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş... Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım! Mukaddes emanetin dönmez dâvacısıyım! Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana. Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde? Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde! Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak! Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak; Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal. Mavalları bastırdı devrim isimli masal. Yeni çirkine mahkûm, eskisi güzellerin; Allah kuluna hâkim, kulları heykellerin! Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta; Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılâpta! Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni! Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni! Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak! Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak? 1947

11 Ocak 2010 Pazartesi

“Bende Mecnun’dan fusun aşıklık istidadı var
Aşık-ı sadık benim Mecnun’un ancak adı var…”

AŞIK-I SADIKIN AKLINDAN GEÇENLER


Çok merak ediyorum aklımdan çıkmayanım.Kimsin sen yani asıl sen kimsin? İçinde gizlediğin sen kimsin.Biliyorum öğrenmek istediğime sen bile sahip değilsin ama yinede karşı konulamaz bir istekle tekrar tekrar soruyorum cevap vermeme ihtimaline rağmen binbir umutla ve özlemle cevap alma isteğiyle soruyorum sen kimsin?
En azından şunu bilmeme izin ver neredesin şimdi hangi uzak köşesindesin dünyanın.
Dikkat ettiysen sormadım hangi alemde dolaşıyor şimdi ruhun o grift düşüncelerin daha kolay bir soru sordum neredesin tam olarak.
Kolaydır çünkü insanın sevdiğine ulaşması çoğu zaman yerini bilmesi bile gerekmez gözleri açıkken hayali önünde durur o melek yüzlünün.Kapalıyken daha kolaydır ona ulaşmak zaten aklından çıkmayan tek şeydir o kapanır kapanmaz beliriverir sureti önünde.merak ediyorum hangi kara parçasının üzerindeki hangi insan yapısının içindesin veya dışardaysan hangi mahallenin hangi sokağındasın?
Niye soruyorum bu soruyu biliyor musun?
Çünkü bir sözün değil en ufak bir işaretin yeter beni yerimden kaldırmaya yeter bir tek mimiğin beni senin peşinden sürüklemeye sen yeter ki gelmemi iste koşarak gelirim,uçarak gelirim gerekirse bırakır gelirim herşeyimi bu tarafta.Sen den kıymetli ne olabilir ki bu dünyada Ahirete götüreceğimde sensin kabul edersen sonsuzluğuda beraber yaşarız sonsuz sevdam muktedir buna inan.
Bekliyorum arıyorum.İnan o kadar derin ki sana muhabbetim neden bilmem.Şimdi gelirim çağırmasan bile ama yok olur biterim beni buyur etmezsen yanına dayanamam ölürüm belki de sevemem başkasını da bir daha sen kadar.Bu sonuçlara katlanırım da sevdiğim.Yine de bunu yapma bana lütfen.
Çağır geleyim bu mutluluğu çok görme ikimize ya çağır yada bana unuttur kendini.Fakat şunu iyi biliyorum unutturman imkansıza yakın bir şey ne olur sen kolay seçeneği seç.
Ama bu gün ama yarın ama bir ay sonra hatta bir yıl sonra istersen beş yıl, on yıl sonra hatta dünyadan ayrılmama saniyeler kala bekle beraber olacağım bir olacağım ben sen sen ben olacaksın hemhal olacağız ayrılmayacağız son saniyelerde bile dersen beklerim senin için kendim için yeni bir aşk hikayesi yazılsın diye beklerim.
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
Şairin beklediği gibi beklerim ama bekletme şiirin devamını yazdırma bana ne olur...
Mehmet ali arıcı
12.01.2010 nevşehir il özel idaresi loj.

eski ve yeni yazılarım ve değerli yazarların yazıları ve kendime ait anılar için edebiyat ağırlıklı bir site oluşturdum edebiyat sevdalılarına burdan duyurulur.ticari maçlı bir site değildir.aşağıda linki veriyorum yorumlarınızı bekliyorum.
http://www.danielbravery.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder